Bu çalışma, dijital göçebelik kavramını sosyolojik bir perspektifle ele almaktadır. Dijital göçebeler, internet üzerinden çalışabilen ve herhangi bir mekâna bağlı olmadan işlerini sürdürebilen bireylerdir. Özellikle Covid-19 pandemisinden sonra dijital göçebelik hızla yaygınlaşmış ve iş yapma biçimlerinde köklü değişimlere yol açmıştır. Dijital göçebelik, bireylere esneklik ve özgürlük sunarken, sosyal güvencelerin eksikliği, iş güvencesizliği gibi zorluklar da barındırmaktadır. Bu çalışma, dijital göçebeliğin avantajlarını ve karşılaşılan sorunları incelemekte; aynı zamanda bu yaşam biçiminin toplumsal ve ekonomik etkilerini değerlendirmektedir. Dijital göçebeler, işverenler açısından daha geniş bir yetenek havuzuna erişim imkânı sunarken, bireyler açısından da farklı kültürleri deneyimleme ve seyahat etme fırsatı yaratmaktadır. Ancak bu esnek çalışma modelinin sosyal güvence eksiklikleri ve vergi düzenlemeleri gibi belirsizlikler içerdiği de vurgulanmaktadır. Sonuç olarak, dijital göçebelik, modern iş dünyasında önemli bir yer edinmiş olup, gelecekte iş yapma biçimlerinin evrilmesinde rol oynayacaktır.

İSTANBUL GEDİK ÜNİVERSİTESİ BAP KOMİSYONU tarafından kabul edilen GDK202207-44 numaralı projenin konusu; Rekabet şartları bakımından değerlendirildiğinde, kamu sermayesi ile kurulmuş işletmeler rekabet çemberinin tamamen dışında olmamakla birlikte, başta mülkiyetinin devlete aitliği olmak üzere özel sektör işletmelerinden ayrışmalarına neden olan çok sayıda farklılığa sahiptir. Ancak, sürdürülebilirlik konusu göz önüne alındığında, kamu mülkiyetinde olan işletmelerin de özel sektör işletmeleri gibi entegre raporlar yayınladıkları, ekonomik, sosyal ve çevresel çalışmalar içerisinde bulundukları görülmektedir. Oysa entegre raporların yayınlanmasında yasal bir zorunluluk söz konusu değildir, rapor kurumun inisiyatifi ile yayınlanmaktadır. Özel bankaların rekabet şartları gereği itibarlarını arttırmak üzere entegre raporlarını yayınlayarak sürdürülebilirlik konularında sağladıkları katkıyı paylaşmaları, böylece kurumsal itibarlarını arttırmaya çalışmaları anlaşılır bir işletmecilik faaliyetidir. Öte yandan, kamu katılım bankalarının bu tür raporlara rağbet etmemeleri yine beklenebilecek bir sonuçtur. Ancak kamu mülkiyetinde bulunan kamu bankalarının, özel sermayeli bankalar gibi entegre raporlarını yayınlayıp kamuoyu ile paylaşmaları ilgi çekici bir durumdur. Çalışmanın özgün katkısı, entegre raporları yayınlama eğiliminde olan ticari nitelikli kamu bankalarının hangi sürdürülebilirlik konularını odağına aldıklarının araştırılmasıdır. Çalışmanın diğer katkısı; ticari nitelikli kamu bankalarının kurumsal itibar edinim taleplerinin anlaşılmasıdır. Böylece çalışma sonunda sürdürülebilir kalkınmaya etkisinin anlaşılmasıdır.